Diyabet, günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu… Öyle ki, her sekiz kişiden biri yaşamını bu kronik hastalıkla sürdürüyor. Üstelik yetişkinler kadar çocuklarda da görülüyor. Veriler, çocuklarda diyabet görülme sıklığının binde 4 oranında olduğunu gösteriyor.
Vücutta insülin hormonunun yeterince etkili olamaması ya da eksikliği nedeniyle kan şekerinin sürekli yüksek seyretmesine yol açan bu hastalık, tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına kapı aralıyor. İşte bu denli önemli bir sağlık sorunu olan diyabete dikkat çekmek için her yıl 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bölümü’nden Prof. Dr. Heves Kırmızıbekmez’le çocuklardaki diyabet sorununu konuştuk.
Çocukluk çağında görülen diyabetlerin çok büyük bir kısmını Tip 1 oluşturuyor. Prof. Dr. Kırmızıbekmez, Tip 1 diyabetin ne olduğunu açıklayarak başlıyor sözlerine:
“Tip 1 diyabet vücudun kendi kendine yaptığı otoimmün hastalıklar dediğimiz genetik yatkınlığı olan bir bireyde, çevresel koşulların etkisiyle bir araya gelerek bağışıklık sisteminde yanlış bir çalışma durumu ortaya çıkıyor. Bu durumda vücut kendi hücrelerine, kendi dokularına karşı antikor dediğimiz bazı maddeler üretiyor. Tip 1 diyabet de bunlardan bir tanesi. Yani otoimmün bir hastalık ve pankreasımızda insülin salgılayan hücrelerimize karşı, kanda antikorlar oluşuyor. Bu da insülin hormonunu salgılayan hücrelerimizi harap ediyor.”
İnsülin hormonu bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan hayati hormonlardan bir tanesi… Görevi, besinlerle vücuda alınan şekeri hücrelerin içerisine sokarak enerjiye dönüştürmek. Bunun eksikliğinde ise şeker hücrelerin içerisine giremiyor ve enerjiye dönüşemiyor. Bunun sonucunda da bir dizi sağlık sorunu yaşanıyor.
Peki Tip 1 diyabet hangi belirtilerle kendini ele veriyor? Prof. Dr. Kırmızıbekmez, “Çocuklarda çok su içme, çok idrara gitme ve kilo kaybı olduğu zaman mutlaka diyabetten şüphelenilmeli ve bir kan şekeri kontrolü yapılmalı” diyor.
Çocuklarda Tip 1 diyabetin sıklıkla sonradan ortaya çıktığına değinen Prof. Dr. Kırmızıbekmez, “Genellikle enfeksiyonlarla birlikte tetiklendiği için daha çok okula başlama yaşlarına denk gelen, 3-4 yaşlarından sonra görülmeye başlayabiliyor. Yine ergenlik döneminde de hormonların etkisiyle tetiklenerek ortaya çıkabiliyor. Fakat son yıllarda çevresel koşulların değişmesiyle birlikte 5 yaşın altında daha fazla sayıda çocukta diyabet görüyoruz. Tip 1 diyabetin yüzde 90-95’i 18 yaş altında tanı alıyor” diyor.
Çocuklarda son yıllarda diyabetin daha fazla görülmesine neden olan çevresel koşulları ise Prof. Dr. Kırmızıbekmez şöyle açıklıyor:
“Çevresel koşulların içerisinde dünyaya geldiğimiz andan, hatta anne karnından itibaren maruz kaldığımız pek çok şey var. Kimyasal maddeler, gıdalarda kullanılan katkı maddeleri, tarım ilaçları, viral enfeksiyonlar… Yine aşırı kimyasal ve dezenfektanların kullanımına bağlı olarak küçük yaşlardan itibaren bağışıklık sistemimizin yeterince gelişemiyor olması. Anne sütüyle beslenmemek, yapay gıdalarla beslenmek, geçirilen ağır hastalıklar, cerrahi müdahaleler ve travmalar da tetikleyici olabiliyor. Bazen de ciddi psikososyal sorunları olan ailelerin çocuklarında böyle otoimmün hastalıkların tetiklendiğini daha fazla görüyoruz.”
Tip 1 diyabet tanısı alan bir çocuğun tedavisine ilk önce hastanede başlanıyor. Prof. Dr. Kırmızıbekmez, tedavi süreci konusunda, “Çocuğumuz tanıyı aldıktan sonra genellikle bir hafta 10 gün kadar hastanede izlemeyi tercih ediyoruz. Çünkü vücudun kaybetmiş olduğu sıvıyı, elektrolitleri, besin maddelerini takviye ediyoruz. Aynı zamanda da eksik olan insülin hormonunun takviye tedavisine başlıyoruz. İnsülin takviye ederken de ailelere mutlaka söylüyoruz, bu tamamen doğal bir tedavi. Vücudumuzun ürettiği hormonun aynısı. Vücut yetersiz ürettiği için takviye ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Bu süreçte bazı tetkikler yapılarak eşlik edebilecek başka otoimmün hastalıklar açısından da çocuklar değerlendiriliyor. Hastaya ve ailesine verilen diyabet eğitimi tedavi sürecinin önemli bir parçası… Prof. Dr. Kırmızıbekmez, “Profesyonel bir diyabet hemşiresi, uygulamaları günlük hayatlarını aksatmayacak şekilde nasıl yapacaklarını hem çocuğa hem aileye öğretiyor. Diyetisyenler de yine hangi besinin içeriğinde ne yer aldığını detaylı bir şekilde anlatıyor. Hastalar diyabeti kendi başına yönetebilecek hale geldikten sonra da taburcu ediliyor” diye konuşuyor.
Diyabet ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalık olsa da teknolojik imkanlar sayesinde artık hastaların işi daha kolay. “Teknolojinin gelişimiyle birlikte vücudun üretemediği insülini takviye etme yöntemlerimiz değişiyor” diyen Prof. Dr. Kırmızıbekmez, bilimsel gelişmeleri şöyle anlatıyor:
“Eskiden iğne yapılıyordu. Şimdi deri altına hemen uygulanan daha pratik kalemler var. Yine sürekli insülin veren pompalar var. Kan şekeri parmak ucu ölçümle tespit edebiliyorlar. Onun dışında sürekli ölçüm yapan ölçüm sistemlerimiz var.”
Çocuklarda diyabet söz konusu olduğunda merak edilen bir başka konu ise yaşamlarını akranları gibi sürdürüp sürdüremeyecekleri… Öncelikle Tip 1 diyabeti olan çocukların besinlerinde herhangi bir yasağın söz konusu olmadığının altını çizen Prof. Dr. Kırmızıbekmez, “Sağlıklı olmak koşuluyla herhangi bir besin kısıtlamamız yok. Bizim yemesin diye önerdiğimiz besinler, tüm çocuklar için geçerli… Tip 1 diyabeti olanların diğer çocuklar gibi tüm besin gruplarını içeren öğünlerle beslenmesi gerekiyor. Tüm çocuklar gibi sağlıksız gıdaları tüketmemesi gerekiyor” ifadesini kullanıyor.
Diyabet günümüz koşullarında artık korkulacak bir hastalık olmaktan çıktı. Bu hastalıktan muzdarip çocuklar, kan şekerini hedeflenen sınırlarda tuttuğu sürece akranları gibi bir yaşam sürebiliyor.
GÜNDEM
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024